Kuşların Sabah Şarkısı

Uyanıp kalktım bir sabah, mevsim bahardı. Neden o kadar erken uyandığımı hatırlamıyorum, ama güneş daha karşıdaki sırtın üzerinde bulunan küçücük korunun ladin ağaçlarını aşamamıştı. Hatta ladin ağaçlarının arasından göz kırpmasına daha bir, bir buçuk saat kadar vardı. Kapıya çıktım buz gibi suyla yüzümü yıkadım.

Kuş sesi dışında hiç bir ses duyamadığınız anlar olmadıysa, neden bahsettiğimi anlayamazsınız. Hele bahar olunca, sabahları kuşlar pek geveze oluyor. Bazen insanı rahatsız ettiği bile olabilir. Bir süre sonra kayıtsız kalıyor insan, ancak doğaya yeni kavuşmuş iseniz henüz, uzunca bir aranın ardından, kuş seseleri baş ağrısı yapabilir. Ne kadar güzel de olsa, biri susmadan diğerinin başlaması ve 360 derece her an her yerden kuş sesi gelmesi, böyle bir duruma alışık olmayan beynin seslere karşı mesafe ve konum tanımlamaya çalışırken alışık olmadığı kadar fazla çalışıp hararet yapmasından olacak, bir baş ağrısıne sebebiyet veriyor. Bir zaman sonra zaten sıradanlaşan bu güzel seslere kayıtsız kalmaya başlıyorsunuz. Daha doğrusu, sanırım beyin gereksiz veri olarak algılamaya başlıyor bu ses kalabalığını ve kulaktan gelen bu titreşimleri bilgi olarak işlemeyerek, bu seslerin en azından çoğunu duysanız bile, farkında olmamanıza neden oluyor. Bunula birlikte kuş seslerine yeteri kadar duyarsızlaşacak kadar bir zaman oradaydım. Ancak sabah hem kuş sesinden başka pek ses olmaması, hem beyninizin temiz havada derin bir uykuyla dinlenmiş olması, bir de buz gibi suyun, üzerinizdeki tüm yataktan kalma sersemlik izlerini bir anda kovmasıyla, tüm sabah şarkılarını net bir şekilde farkedebiliyorsunuz kuşların.

Böyle bir durumda, kafanızı çevirip, yemyeşil otların üzerine düşmüş çiğ tanelerinin günün ilk ışıkları altında, elmas gibi ışıldadığını görünce, insan kendini cennette bile sanabiliyor. Kısa bir süre sonra buharlaşacak olan damlacıklara baktıkça insan, gece gökten yere elmas yağmış olduğuna kanaat getirebilir. Islak sabahın serin rüzgarı tüm tüylerimi diken diken edince içeri kaçtığımı hatırlıyorum. Yine de bir süre kuşların şarkıları eşliğinde bu güzel doğa olayını seyretmiştim. Daha çocuktum, kaç yaşlarımda olduğumu bile hatırlamıyorum. Bununla birlikte, hani insanın hayatında unutamadığı anlar vardır ya, işte o sabah da benim hayatımdaki, ilk olmasa da, güzel olan ilk unutamayacağım andı. Ne kadar süreceğini bilmediğim ömrümde gerçekten yaşadığımı hissettiğim nadir anlardan biri be belki de en güzeli.

Çocukken insan daha çok yaşıyor. Bundan belki de hemen her yetişkinin tekrar çocuk olsam demesi. Ne hayatın sonradan üzerine yüklediği sorumluluklar, ne de yaklaşan ölüm bu kadar önemli bir etken olabilir bu konuda. Çocukken daha çok hayali oluyor insanın, gerçekleşme, gerçekleştirme umudu taşıdığı. Zaman insanın bu hayallerinin büyük çoğunu bir güzel kırıp parçalıyor. Bir süre sonra kendine bile zaman ayıramayacak hale gelebiliyor insan. İstemediği şeyleri mecbur olduğu için yaparak ziyan edilen saatler, en büyük kısmını oluşturuyor uyanık geçirdiği bölümünün günlerin.

Bu nedenle çocukluktan kalma güzel anılar unutulmamalı asla. Çünkü insanın ömrü boyunca gerçekten yaşadığı zamanların çoğunu çocukluğu oluşturur.

0 yorum:

Yorum Gönder